Gittim, Gördüm, Londra'yı Yazıyorum
Dünyanın en gelişmiş en modern şehirlerinden biri Londra… Endless Abroad ailesinin katkıları sayesinde Londra’da harika bir geçirdim ve gezip gördüklerimi sizlerle paylaşmak adına bu ufak Londra rehberini hazırladım. Daha çok benim gibi öğrenci arkadaşlarımıza yarayacak, Londra gibi pahalı bir şehirde nasıl ucuz geçinilebilir onları açıklayacağım. Şimdi gelin detaylara geçelim…
İngiltere’ye gitmeden önce…
1) Vize Mevzusu:
Çoğumuzun da bildiği gibi İngiltere’ye giriş yapabilmek için Schengen vizesi yada yeşil pasaport yeterli değil. Vize için Worldbridge ofislerine başvurmalısınız. Turist vizesi için 136 dolar veriyorsunuz 6 ay geçerli oluyor. Vize de Amerika gibi herhangi bir yüz yüze görüşme, konuşma olmuyor. Gerekli evrakları derleyip Wordlbridge ofislerinden herhangi birine gitmeniz yeterli.
2) Landing Card:
Uçakta muhtemelen size verilecek olan ufak bir form. Form da kalacağınız adresi, ne kadar süre kalacağınızı yazmanız istenir. Uçakta vermezlerse sorun etmeyin, indiğinizde hava alanında pasaport kontrol kısmından önce oradaki görevliler size veriyorlar.
3)Exchange:
Türk Liralarını mutlaka gitmeden önce Pound a çevirin. Londra’da Türk lirasını pounda çevirmek mümkün fakat şöyle bir durum var. Benim gittiğim dönemde 3,65 lirayla 1 pound alınabiliyordu Türkiye’de. Londra’da ise 4,25 liraya 1 pound alınabiliyordu. Onun için buradan giderken para işini mutlaka halledin. İşte bir kısmını sonra değiştiririm demeyin büyük zarar edersiniz.
4) What’s your purpose ?
İngiltere’de indiğinizde pasaport kontrolü için iki ayrı kısım göreceksiniz. Birisi Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin vatandaşları için diğeri de bizim gibi üye olmayan ülkelerin vatandaşları için. Ben indiğimde bizim tarafta yaklaşık 15-20 kişi vardı, diğer tarafta yaklaşık 200-250 kişi. Sevinmiştim iyi çok beklemeyeceğim diye ama pek de öyle olmadı. Öbür tarafta 15 dakikada kimse kalmadı biz de daha 5-10 kişi ancak giriş yapmıştı. Biraz yavaş işliyor ve o ünlü soruyu soruyorlar “What’s your purpose?” ancak burada korkulacak bir şey yok neden geldiğinizi 3-5 cümleyle açıklamanız yeterli. Landing kartınızda kalacağınız adresi iletişim bilgilerini düzgün bir şekilde yazdıysanız hiç sıkıntı yok demektir. Ek olarak dil okulu veya herhangi bir kursa gidecekseniz ona dair bir belge gösterirseniz sizin için daha rahat olur.
5) Duty Free
Türkiye’deki hava alanlarında free shop lar daha uygun. İngiltere özellikle Londra Avrupa’nın en pahalılarından. İngiltere’de tüketmek için yada Türkiye’ye getirmek için Türkiye’deki freeshopları tercih edin.
Londra’da Ulaşım
Öncelikle hava alanlarından şehir merkezine nasıl gidileceğinden bahsedelim. Ben Stanste havalimanında indim. Stanste’den tren, taksi ve otobüs seçeneklerim vardı. Ben en ucuz olanı otobüsü tercih ettim. Otobüsle şehir merkezine 8 pound tek yön, dönüş tarihiniz belliyse dönüşü de beraberinde alabilirsiniz çok ucuza gelecektir 2 pound civarı. 45-50 dakikada şehir merkezine ulaşıyorsunuz. Pegasusun bütün uçakları bu hava alanına iniyor. THY Heathrow ve Gatwick hava alanlarına çalışıyor. Heathrow’dan tren, otobüs, taksi üçlüsüne ek olarak metro da var. Hava alanından şehir merkezine gidebileceğiniz bazı otobüs firmaları:
- https://www.terravision.eu/
- https://www.nationalexpress.com/
Önceden ya da dediğim gibi gidiş dönüş alırsanız büyük avantajlar elde edebilirsiniz. Ben Terravision’ı tercih ettim bir sıkıntı yaşamadım.
Londra haritada görüldüğü üzere altı bölgeye ayrılmış. Biraz karmaşık gözüküyor olabilir ama gözünüzü korkutmasın. Turistik yerlerin tamamı şehrin göbeği olan 1. Zone da. Onun için ulaşım hiç de zor olmuyor. Benim Londra’da bulunduğum tarihlerde yaklaşık 5-6 istasyon kapalıydı 1-3 zone arasında yenileme çalışmaları dolayısıyla şahsen ben hiç fark etmedim. En ufak aksama duraksama olmadı.
Kısaca zone olayından bahsettikten sonra şehir içi ulaşım nasıl olur ne kadara patlar onlardan bahselim. Şehir içinde ulaşım için mutlaka bir oyster card edinin. Bu kart İzmir’deki kentkart İstanbul’daki istanbulkart tarzında, içine yükleme yapıyorsunuz. Ayrıca haftalık, aylık, yıllık seçenekleri var. Ben bir haftalık 1-3 bölge için almıştım, 41 pound verdim. Bunun 5 poundu depozito kartı geri verdiğinizde 5 poundunuzu alıyorsunuz. 1 ile 3 bölge arasında istediğiniz zaman istediğiniz yere otobüs, metroyla gidebiliyorsunuz herhangi bir sınır yok kaç defa binmişsiniz vs. Eğer haftalık almazsanız “pay as you go” yapabilirsiniz yani bineceğiniz kadar yükle bizim Türkiye’deki sisteme denk geliyor. Ama ben bunu önermem 1 hafta ve üzeri kalacaksanız. Çünkü çok daha pahalıya geliyor. Pay as you go da hem zone uygulamasından hem de “peak hours” uygulamasından etkileniyorsunuz. Zone olayı şöyle ki birinci zone içerisinde 2,20 pound ödüyorsunuz. 1-2 arasından 2,80/2,20 1-3 arasında ise 3,20/2,70 ödüyorsunuz. 1-2 ve 1-3 için gördüğünüz gibi iki ayrı fiyat yazdım. Pahalı olanlar peak hours oluyor. Peak hours saatleri sabah 06:30-09:29 arası ve 16:00-18:59 arası olmak üzere oluyor. Sabah iş gidiş ve dönüş saatleri olarak da tanımlayabilir bu saatleri. Hafta sonları da ucuz fiyatlardan gidiyorsunuz.
Bu fiyatlar metro için geçerli otobüslerde herhangi bir zone sınırlaması yok. Hepsi 1,45 pound, sadece otobüs için Oyster kart almak isterseniz 20 Pound haftalık.
Burada eklemek istediğim bir şey var Oyster kartı öğrenci olarak alabilmek için İngiltere’ye resmi olarak öğrenci sıfatıyla gitmek lazım. Demek istediğim üniversite, değişim programları tabii ki bu kapsam da bunların dışında dil okullarına 14 hafta ve üzeri kayıt olduğunuzda Oyster öğrenci kartı alabilirsiniz. Fiyat yarı yarıya fark ediyor. Haftalık 41 değil de 20 küsur pound oluyor.
Londra’da Yeme-İçme
Londra tam anlamıyla kozmopolit bir şehir. İngiliz’den çok yabancı kökenli insanlar gördüm diyebilirim. Bu yüzden herkes damak tadına hitap edecek bir şeyleri rahatlıkla bulabilir. Çin mutfağı, Meksika mutfağı, Türk mutfağı… Bu çeşitlilik dışında Londra’da yemek konusunda dikkatimi bir şey daha çekti herkesin yemek konusunda acelesi var, herkes çok yoğun. İnsanlar parklarda, yolda yürürken, metrodayken karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Bizde kalıplaşmış olan “yemek oturarak yenir” anlayışı hiç yok sizin anlayacağınız…
Londra’da karnımızı nasıl ucuz şekilde doyurabiliriz… Tabiki “Meal deal” larla. Nedir bu meal deal ? Meal deal daha çok marketlerde olan bizim bazı kafelerde de var. Örnek vermek gerekirse Tesco’da (bizdeki kipa) bir soğuk sandviç veya makarna + bir içecek+ bir snack (çikolata, cips vs.) 3 pound. Eğer bunları tek tek almaya kalkarsanız soğuk sandviçler 2-3 pound arasında içecekler 0,90-1,5 pound aralığında cips çikolatalar da 0,50-1 pound arası. En ucuz yoldan bu şekilde karnınızı doyurabilirsiniz. Tesco demişken Londra’da iki ünlü market var biri Tesco diğeri Sainsburys bu ikisine nerdeyse her sokak arasında rastlayabilirsiniz. İkisinde de bu meal deal olayı var. Ayrıca ikisinde de sıcak yemeklerde var. Örnek vermek gerekirse 3-5 tane pişmiş kanat paket şeklinde, pilav+haşlanmış et bir kutuda vs. Bunların fiyatlarıda yaklaşık 4-5 pound.
Meal deal dışında orta seviye bir yemek için Burger King, Mc Donalds, KFC yi tercih edebilirsiniz. Buralarda menüler aşağı yukarı 5 pound seviyesinde. Bunlar dışında bazı Çin ve Meksika lokantıları var. Bir tabak veriyorlar büfe var istediğinizden istediğiniz kadar koyuyorsunuz bunlar da 7,5 pound civarı.
Türk yemeklerini özlediyseniz size birinci tavsiyem Opuz Kitchen olur. Soho bölgesinde ufak ama şirin, şık bir yer. Pilav üstü İskender 7,5 pound civarıydı yanlış hatırlamıyorsam. Tavuk- et döner dışında humus, cacık, ezme gibi Türk lezzetlerini de burada bulabilirsiniz. Sahipleri de Türk, sıcak bir ortam var tavsiye ederim. Opuz dışında Haz Restaurant’ı öneririm. Opuz’a göre daha pahalı bir yer, gerçekten çok şık bir restoran. Menüsü Opuz’a göre daha geniş başlangıçlar, ara soğuk sıcaklar, ana yemekler, tatlılar… Türkiye’de ne yiyebiliyorsanız burada da yiyebilirsiniz. Biz 3 kişi gittik, her şeyiyle tam bir yemek yedik çorbasından tatlısına üç kişi toplam 80 pound hesap geldi sakın onu Türk lirasına çevirmeyin baya çok çıkıyor… Beni ve bir arkadaşımı orada bir abimiz davet etmişti sağ olsun o halletti yoksa bulaşığa kalırdık herhalde orada İçki marketlerde 4lü 6lı biralar yaklaşık 5-6 pound civarı, bir yere oturduğunuzda bir bira 3-5 pound arası değişiyor. Sigara pahalı bayağı, bir Marlboro 8 pound idi yanılmıyorsam, yaklaşık 28 lira yani Su bizde nasıl 50 kuruşsa onlarda da 50 pence. İki çeşit su var biri still biri sparkling. Still bizim içtiğimiz normal su, sparkling bizim soda diye içtiğimiz gazlı su.
Londra’da alışveriş…
Eminim bir kadın arkadaşımız Londra’ya gitseydi bu başlık altında çok daha şey yazabilirdi, ben klasik Türk erkeği gözüyle baktığım için alışveriş konusunda çok ilgilendim desem yalan olur. Kur farkını göz önünde bulundurmazsak, pound üzerinden para kazandığımızı varsayarsak giyim kıyafet bize göre daha ucuz çıkar bence. Giyim kıyafet üzerine size önerilerim:
- Primark
- Tk Maxx
- Sports Direct
Hepsine biraz biraz göz atalım…
Primark gerçekten 1 numara, çoğu şeyi Türk Lirasına çevirince bile ucuz alabilirsiniz. Oxford Street üzerinde yürüdüğünüzde herkesin ellerinde koca koca kese kağıtları göreceksiniz. Primark’ın torbaları tabikide… Ben de eşe dostta birkaç bir şey almak için orayı tercih ettim. 8 pounda ayakkabı 1,5 pounda çanta 3 pounda kadın cüzdanı 2 pounda kravat 1 pounda bere aldım. 3 pounda erkek ayakkabıları vardı ayaklarınız biraz büyükse 45 numara kadar 3 pounda şık bir ayakkabı alabilirsiniz Primark’tan. Primark’daki markalar bizim tanıdığımız markalar değil fakat kumaş kaliteleri vs bence fazlasıyla iyi fiyatlara göre gidince siz de hak vereceksidir.
-
www.primark.com
Tk Maxx’de Primark’a benzer bir yapıya sahip ayrıca sadece bir yerde değil. Tk Maxx’de bizim bildiğimiz Timberland, Tommy, Calvin Klein gibi markaları bulabilirsiniz. Bir tshirt, gömlek 15pound civarıydı. Primak’a göre daha pahalı ve ürün çeşitliliği daha dar. Ama marka takıntınız varsa mutlaka uğramanız gerekir.
-
www.tkmaxx.com
Sports Direct adından da anlaşılacağı gibi sporla ilgili kıyafet, ayakkabı, malzeme satan bir yer. Fiyatlar Türk Lirasına çevirince aşağı yukarı aynı fiyatlara geliyor. Benim bir arkadaşım Nike krampon aldı 30 küsur pounddu.
-
www.sportsdirect.com
Dönerken hediyelik eşya alırken mutlaka biraz dolaşın ve pazarlık yapın. Bizim Türkiye’de turistleri kazıklıyorlar diyorlar ama bu dünyanın her yerinde böyle, birebir yaşadım. Priz için değiştirme başlığını ilk bir marketten almıştım 2,5 pounddu bozuldu tekrar almam gerekti, bir hediyelik eşya mağazına girdim bizim japon pazarlarına benziyor. Aynı ürün için ilk 5 pound dedi en son 2,5 pounda bıraktı almıyorum deyince. Magnettir, kartpostal, anahtarlık gibi şeyleri China Town’un arka tarafında Leicester Square istayonuna çıkan yol üzerinde bulabilirsiniz. 6 tanesi 5 pound civarı.
Elektronik bir şeyleri İngiltere’den almanızı pek önermem hem kur farkından hemde İngiltere’de elektroniğin o kadar ucuz olmamasından dolayı Türkiye’deki fiyatlarla kafa kafaya geliyor nerdeyse. Ama ihtiyacınız olursa orda ya da Türkiye’de bulamadığınız bir cihazsa Tottenham Court Road a uğrayın mutlaka cadde boyunca bir sürü elektronik alet edevat satan mağazalar var. iPhone 5s 32 gb 630 pound, 5c 32 gb 475 pound, Samsung Note3 480 pound, Samsung S3 230pound, Blackberry ler 40-60 Pound civarıydı. Burada da mutlaka pazarlık yapın kesin indirim koparırsınız.
Gezilip Görülmesi Gereken Yerler…
Güzel Türkiye’me nazaran Avrupa’daki bütün başkentler tarihi dokusunu fazlasıyla korumuş, ve cidden başkent olmayı her şeyleriyle hak etmişler. Londra’da bence Avrupa’nın en güzel başkentlerinden birisi. Gezilip görülmesi gereken çok yer var. Kısaca hepsinden biraz biraz bahsedelim…
London Eye:
135 metre yüksekliğinde olan Londra manzarasının tadını çıkartabileceğiniz Avrupa’nın en büyük dönme dolabı. Yaklaşık 40 dakika sürüyor. Enfes bir şehir manzarası ile göz banyosu yapabilirsiniz. London Eye’ a binmeden önce mutlaka oradaki 4d sinemasına girin gerçekten görülmeye değer.
Madame Tussauds:
Aklınıza gelebilecek tüm ünlülerin, siyasi liderlerin heykellerinin olduğu muhteşem bir müze. Heykeller cidden çok gerçekçi en ufak ayrıntıya kadar düşünülmüş. Heykeller dışında yaklaşık 5 dakikalık korku tüneli tarzında bir bölüm var. Girmeden önce baya bir alladı pulladılar ama öyle aman aman korkmuyorsunuz merak etmeyin.
Natural History Museum:
South Kensington istasyonunda bulunan bu müzede yok yok diyebilirim. Dünya, dünya üzerindeki tüm varlıkların, tüm doğa olaylarının anlatıldığı yediden yetmişe herkesin görmesi gereken bir müze. Ayrıca girişi ücretsiz.
Science Museum:
Natural History Museum’un hemen bitişiğinde bulunan çok iyi bir müze daha. Arabaların, uçakların, demir yollarının gelişimini, uzayla ilgili çeşitli bölümlerin bulunduğu bilgilendirici bir müze. Burada da giriş ücretsiz. Bahsettiğim iki müzede de bir çok interaktif bölüm var. Çeşitler deneyler, gözlemler yapabilirsiniz.
Hyde Park:
Kraliyet parklarının en büyüğü şehrin göbeğinde 250 hektarlık kocaman bir park. Herkes spor yapıyor, yürüyüş, bisiklet için çok uygun. İçinde bir göl de var. Bizim buradaki gibi adım başı mangal yakan eden yok. Mangal vs. kesinlikle yasak bazı bölümlerde bisiklet sürmek bile yasak.
Regent’s Park:
Hyde Park kadar büyük olmasa da gerçekten çok çok büyük bir park Regent’s Park. Biz Leyton’da kalıyorduk, Pazar günü maç yapmak için Regent’s Park’a gittik. Metroyla yaklaşık 40 dakika sürüyor. Bir sürü insan 40 dakika 45 dakika yürüyüş koşu yapmak için bu parkı tercih ediyor.
Big Ben:
Dünyanın en büyük ikinci saat kulesi Big Ben Westminster istasyonun orada. Turistlerin bol bol fotoğraf çekildiği bir yer. Tarihi doku cidden etkileyici.
Buckingham Sarayı:
İngiliz kraliyet ailesinin mütevazı yuvası. Burada da bir sürü turist vardı. İngiltere’nin simgelerinden olan askerleri ile burada fotoğraf çekilebiliriz.
China Town:
Soho bölgesiyle Leicester Square bölgesi arasında kalan Çin sokağı. Çin yemeklerine meraklıysanız burada envai çeşidini bulabilirsiniz.
St Pancras İstasyonu:
İngiltere’nin en eski metro istasyonlarından biri. Harry Potter’da hemen yanındaki King’s Cross İstasyonu’nda çekilmiş. Duvarın içinden geçtikleri sahne.
Oxford ve Regent’s Streets:
Bütün ünlü mağazaların bulunduğu iki cadde… Bir noktada birbirleriyle kesişiyorlar. Oxford Circus istasyonunda yada Tottenham Court Road istasyonlarından ulaşabilirsiniz.
Faydalı Bilgiler:
- İngiltere’deki prizler bizimkilerden farklı olarak üç girişli o yüzden bizim şarj cihazları vs. orada uyuşmuyor. Ufak bir başlık almanız gerekiyor. Türkiye’den de temin edebilirsiniz. Londra’da da rahatlıkla bulabilirsiniz 2,5-3 pound civarı.
- Yoğun saatlerde metroların turnikeleri açık olabiliyor. Aman deyim açık gözlülük etmeye kalkmayın 80 pound cezası var.
- Bol bol özür dileyeceksiniz. Sorry sorry sorry sorry bir hal olacaksınız. Ondan şimdiden alışın.
- Starbucks Starbucks Starbucks… Adım başı var. Çay, kahveden ziyade internet için kullanabilirsiniz. Bedava wi-fi var. İhtiyacınız olduğunuzda birisine girmeniz yeterli.
- Türkiye’yle iletişim konusunda bir sürü hat markası var. 3-5 pounda bir hat edinebilirsiniz. 10 pounda aylık sınırsız internet paketi alabilirsiniz. LycaMobile diye bir şirketin Türkiye’ye özel paketi vardı. Aylık 500 dakika 20 pounddu. Bunlar dışında hiç hat almadan ussd yöntemiyle Türkiye’yi ucuza arayabilirsiniz. Ussd şudur ki:*121*90 5……# şeklinde ararsanız benim hattım aveaydı dakikası 50 kuruşa konuşabildim. Böyle aramazsanız dakikası 6tl.
- Tax free diye bir olay var. Global Blue amblemi olan mağazalarda yaptığınız alışverişin vergisini geri alabiliyorsunuz. Vergi oranı %20 civarı. Yaptığınız alışveriş belli bir miktarın üzerinde olmalı. Paranızı direkt alamıyorsunuz. Hava alanlarındaki ofislerden yada Oxford Street üzerindeki International Currency Exchange ofisinden alabilirsiniz.
İlgili Blog Yazıları
Uzmanlarımızdan İpuçları